Üniversitedeki usulsüzlüğe YÖK onayı

GÜNDEM 25.09.2019 - 12:39, Güncelleme: 07.12.2020 - 14:04
 

Üniversitedeki usulsüzlüğe YÖK onayı

YÖK Denetleme Kurulu, Akdeniz Üniversitesi’nde yapılmadığı halde yapıldı gösterilen soruşturmayı ‘mevzuata uygun’ buldu. Tolga Atay, “Koskoca üniversite bile bile usulsüzlük yapan, sonra da inkar eden art niyetli insanlar tarafından yönetiliyor” dedi

haberimizvar.net Akdeniz Üniversitesi ihraçları kamuoyunda çok konuşuldu, çok tartışıldı. Akdeniz Üniversitesi, ihraç süreçleri ile ilgili kamuoyunda dile getirilen onlarca iddiaya tek bir yanıt dahi verme gereğini duymadı ve bu iddiaları sessizce halının altına süpürdü. Gözaltı listesinin nasıl hazırlandığı, üniversite yönetiminin adli sürece müdahil olup olmadığı ve ihraç süreçlerinin nasıl işletildiği gibi FETÖ mücadelesini yakından ilgilendiren pek çok konu ile ilgili kamuoyunu sağlıklı bir şekilde bilgilendirmek yerine süreci muğlaklaştırmaya çalışan üniversite yönetimi konu ile ilgili hakkını arayan bir akademisyenin şikayeti üzerine zor durumda kaldı. ATAY’DAN YÖK’E VE SAVCILIĞA ŞİKAYET FETÖ iltisakı nedeniyle yaklaşık 120 akademisyeni ihraç eden ve ihraç ettiği akademisyenler için “vatan hainleri” ifadesini kullanan Rektör Mustafa Ünal’ın ihraç politikasını sorgulayan Dr. Tolga Atay, Antalya Cumhuriyet Savcılığı’na ve YÖK Denetleme Kurulu’na gönderdiği suç duyurusunda şu ifadeleri kullandı: “Yapılan titiz ve adil yargılama neticesinde bu hain örgütle hiçbir bağımın olmadığı kesinleşmiştir. Antalya 8. Ağır Ceza Mahkemesi, yaklaşık 50 kaynaktan beni sorgulamış ve neticede tek bir örgütsel veriye rastlamamıştır. Fakat ne kadar hazindir ki, Akdeniz Üniversitesi Rektörlüğü beni soruşturmasız, hakkımda hiçbir adli veri onlara ulaşmamışken, tamamen keyfi bir biçimde ihraç etmiştir. 1 Eylül 2016 tarihli, 672 sayılı KHK ile ihraç edilirken, bana kendimi savunma hakkı bile verilmemiş, son derece gayri ciddi bir şekilde Ağustos ayında ihracım teklif edilirken, soruşturmam 23 Şubat 2017 tarihinde tamamlanmıştır.” ‘SON DERECE GAYRİCİDDİ BİR METİN’ Soruşturma evrakının kendisine özel olmadığını belirten Atay, “Son derece gayriciddi, şahsımla hiçbir ilgisi olmayan suçlamaları içeren bir metnin arkasındaki listeye ismim eklenmiştir. Bu soruşturma evrakında imzaları olan fakat hiçbir şey soruşturmayan tüm komisyon üyeleri hukuksuzluk yapmış, devleti yanıltmış ve görevlerini kötüye kullanmışlardır. YÖK tarafından ‘Üniversite İhraçlarında Hukuki Format’ başlığı ile yayınlanan genelgenin yayınlanma sebeplerinden biri de Mustafa Ünal ve benzeri kişilerin kamu görevini bu süreçte kötüye kullanmalarıdır. Genelgede de açık bir şekilde ifade edildiği gibi, hukuki bilgi ve bulgu olmadan üniversitelerden ihraç yapılması söz konusu dahi olamaz. Dosyada yer alan bilgi, belge ve bulgu ile ilgili olarak, hakkında dosya tanzim edilene gerekli açıklamaları yapması ve kendisini savunabilmesi için 7 günden az olmamak üzere makul bir süre verilmesi ve savunma hakkının tam ve eksiksiz olarak kullandırılması gerekir” dedi. KOMİSYON HUKUKİ KURALLARA UYMADI Kendisini ihraç eden komisyonun hiçbir şekilde bu hukuki kurallara uymadığını vurgulayan Tolga Atay, “İhracıma gerekçe olarak gösterilen hukuki delillerin ne olduğunun, savunma hakkımın kullandırılıp kullandırılmadığının savcılığınız tarafından mutlaka sorgulanması gerektiğini düşünüyorum. Soruşturma sürecinin tüm safhalarının, toplantı tutanaklarının, ihracıma gerekçe olan delillerin neler olduğunun ve resmi evrakta sahtecilik suçunun işlenip işlenmediğinin mutlaka sorgulanması gerekmektedir. Hukukun en temel ilkelerinden biri, görevi soruşturma olan bir komisyonun doğru ve adil bir soruşturma yaptıktan, ilgili prosedürleri eksiksiz uyguladıktan sonra karar vermesidir. Akdeniz Üniversitesi’nde bu süreçlerin hiçbirine riayet edilmemiş, buna karşı soruşturma evrakına ‘Başlatılan bu soruşturma kapsamında savunmaları alınmış, gerekli olan tahkikat ve usul süreçleri uygulanmıştır’ yazılarak resmi evrakta sahtecilik ve görevi kötüye kullanma suçu işlenmiştir. Yukarıda adı geçen 5 komisyon üyesine mutlaka benim ihracım sürecindeki eylemlerinin sorulmasını, ellerindeki benim ile ilgili belgelerin istenmesini ve bu soruşturma raporunun neden benim ihracımdan 5 ay sonra imzalandığının sorulmasını istiyorum. Savcılık makamınızın çok iyi bileceği üzere, bir ceza kararı ancak usulüne uygun gerekli tahkikatlar uygulandıktan sonra alınabilir. Bunun aksi, resmi belgede sahtecilik yapma ve görevi kötüye kullanmadır. Bu usulsüzlüğü ve sahteciliği gerekirse AİHM’e kadar taşıyacağımı savcılık makamınıza bildirmek isterim” ifadelerini kullandı. ATAY’IN TÜM SORULARI YANITSIZ KALDI Kapsamlı suç duyurusundaki iddialarını onlarca belge ile destekleyen Atay’ın tüm “haklı” talepleri Savcılık ve YÖK tarafından reddedildi. Savcılık tarafından Ünal ve üst yönetimi hakkında “kovuşturmaya gerek yoktur” kararı verilirken, YÖK Denetleme Kurulu da yapılmayan soruşturmayı mevzuata uygun buldu. Yükseköğretim Kurulu Hukuk Müşavirliği tarafından Atay’a gönderilen 30 Temmuz 2019 tarihli yazıda aynen şu ifadelere yer verildi: “Kurulumuz kayıtlarına 4.10.2018 tarihinde giren tarihsiz dilekçenizde ve CİMER üzerinden Kurulumuza gönderilen 21.11.2018 tarih ve 1802293112 sayılı başvurunuzda yer alan iddiaların Kurulumuz Başkanlığının talimatı ile Yükseköğretim Denetleme Kurulunca incelenmesi neticesinde hazırlanan inceleme raporunda; hakkınızda yürütülen soruşturma sürecinde şahsınız ile ilgili gözaltı, tutukluluk ve ceza yargılaması gibi süreçlerin değerlendirildiği, 2547 sayılı Kanunun 53/A-n maddesi gereğince ceza soruşturması veya kovuşturması yapılıyor olmasının idari soruşturmanın yapılmasına engel olmadığı ve bu doğrultuda Üniversite Rektörlüğünce yürütülen idari soruşturmanın tamamen yargının derlediği deliller ve iddianame kapsamında yapıldığı ve mevzuat çerçevesinde gerçekleştirildiği sonuç ve kanaatine ulaşıldığı belirtilmiştir.” ‘YÖK’ÜN BUNA ALET OLMAMASINI DİLERDİM’ Konuyla ilgili haberimizvar.net’e konuşan Atay, inceleme raporundaki ifadelerin bir hukuk devleti açısından son derece üzücü olduğunu belirtti ve YÖK’ün hangi belgelere dayanarak bu sonuca ulaştığını anlayamadığını söyledi. Atay, ihraç süreciyle ilgili olarak şunları söyledi: “Akdeniz Üniversitesi cevaben hangi belgeleri gönderdi de denetleme kurulu bu yönde bir karar aldı, anlayamadım. Ben idari soruşturma geçirmeden, tamamen keyfi bir şekilde ihraç edildim. 672 sayılı KHK ile ihraç edilen hiçbir akademisyen de idari soruşturmaya maruz kalmadı. Normalde önce idari soruşturmadan geçip, sonra adli işleme maruz kalmamız gerekirken tam tersi bir şekilde bir anda kendimi adli sürecin ortasında buldum. Aynı süreci beraber yaşadığımız bazı isimler Rektör Yardımcısı, Teknokent Müdürü ve Enstitü Müdürü olurken bizler maalesef ihraç edildik. Bir idari sürecin ardından hakkımızda idari işlem yapılmasını beklerken, tarafıma yöneltilen sorulara verdiğimiz yanıtlar dahi beklenilmeden ismimi 1 Eylül 2016 tarihli KHK’da gördüm. Adımın muhtemelen 40 kişi ile birlikte Başbakanlığa bildirilmesi tamamen keyfi, hiçbir delile, bilgiye dayanmayan bir eylemdir, ötesi yalandır. Akdeniz Üniversitesi yönetimi canlarının istediğini (ya da ihraç edildiği takdirde kendilerine sorun çıkarmayacağını düşündükleri kişileri, ki birilerinin gözüne girme endişesi ile bu sayıyı mümkün olduğu kadar yüksek tutmaya çalıştıklarını düşünüyorum) ihraç etmişler, canlarının istemediğini (ya da ihraç edilmesi işlerine gelmeyen kişileri) ihraç etmemişlerdir. Gerçek tüm çıplaklığıyla budur.” FETÖ’DEN ÖNCE CEZA, SONRA SORUŞTURMA YÖK Denetleme Kurulu’nun “Üniversite Rektörlüğünce yürütülen idari soruşturmanın tamamen yargının derlediği deliller ve iddianame kapsamında yapıldığı” iddiasının da tamamen asılsız olduğunu söyleyen Atay, resmi belgelere göre Akdeniz Üniversitesi’nde FETÖ Komisyonu’nun 23 Ağustos 2016’da kurulduğunu, kendilerine soruşturma için 2 ay verildiğini, komisyonun soruşturma için ek süreler talep ederek, raporu ancak 23 Şubat 2017’de tamamladığını belirtti. Ayrıca Akdeniz Üniversitesi’nin idari süreç için Antalya Cumhuriyet Savcılığı’ndan 23 Ağustos 2016 tarihli, 61244787-622-03 sayılı yazı ile bilgi talep ettiğini, ancak savcılığın 29 Ağustos 2016 tarihinde dosyada kısıtlılık olduğu gerekçesiyle bilgi veremeyeceklerini üniversiteye bildirdiğini belirtti. “Dolayısı ile ihraç sürecinde üniversitenin yargının derlediği delillerin hiçbirinden haberdar olmadığını net olarak söyleyebilirim” diyen Atay, üniversitenin “iltisak delili” olarak dosyaya koyduğu iddianamenin de bir başka usulsüzlüğü içerdiğini şu sözlerle değerlendirdi: “Burada iki büyük problem var. Birincisi, bu iddianame 17 Şubat 2017 tarihinde yazıldı ve dosyadaki gizlilik kararı kaldırıldı. Ben ne zaman ihraç edildim? 1 Eylül 2016’da. Şubat 2017 tarihinde yazılan bir iddianame nasıl Eylül 2016’daki bir ihraç için gerekçe olabilir? Bu nasıl bir mantıktır, anlayabilmek mümkün değil. İkincisi, ben o iddianamedeki tüm iddialardan savcının beraat talebi ve mahkeme heyetinin oybirliği ile beraat ettim, hem de dosyamdaki diğer 10 kişinin tümünden önce beraat ettim. Dolayısı ile üniversitenin kanıt olarak dosyama koyduğu iddianame hem içeriksel, hem de zamansal olarak benim ihracımla ilgili değildir, burada düpedüz devleti yanıltma ve görevi kötüye kullanma söz konusudur. Bu kadar açık ve net olan bir olgunun YÖK Denetleme Kurulu tarafından göz ardı edilmesi ise bir hukuk devleti açısından son derece şaşırtıcı ve üzüntü vericidir. ” ‘HUKUKİ MÜCADELEM SONUNA KADAR SÜRECEK’ Hazırlanan raporun kişiye özel olmaması, bir soruşturma sürecinde uyulması gereken evrelerin hiçbirine uyulmaması, bir kişi için suç ve iltisak gerekçesi sayılan bir eylemin, mesela çocuklarını FETÖ’ye müzahir okullara göndermenin, diğer insanlar için göz ardı edilmesi ve bizzat soruşturucuların bu iltisakları taşıyor olması gibi pek çok hukuksuzluğun görmezden gelindiğini ileri süren Atay, Akdeniz Üniversitesi’ndeki ihraç süreçlerinin çok ciddi sıkıntılar barındırdığını, bu yüzden de üniversitede hiçbir yetkilinin yapılanların sorumluluğunu yüklenemediğini söyledi. “Gerçeklerin er ya da geç ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu vardır. Eminim ki Akdeniz Üniversitesi’ndeki birçok usulsüzlük ve haksızlık da er ya da geç ilgili makamlar tarafından görülecektir. Koskoca bir üniversitenin bu süreçte, bile bile usulsüzlük ve haksızlık yapan, sonra da bunu inkar eden tecrübesiz ve art niyetli insanlar tarafından yönetilmesinin faturası ağır olmuştur. Yazık, gerçekten çok yazık” diyen Atay, hukuki mücadelesini sonuna kadar sürdüreceğini sözlerine ekledi.
YÖK Denetleme Kurulu, Akdeniz Üniversitesi’nde yapılmadığı halde yapıldı gösterilen soruşturmayı ‘mevzuata uygun’ buldu. Tolga Atay, “Koskoca üniversite bile bile usulsüzlük yapan, sonra da inkar eden art niyetli insanlar tarafından yönetiliyor” dedi

haberimizvar.net Akdeniz Üniversitesi ihraçları kamuoyunda çok konuşuldu, çok tartışıldı. Akdeniz Üniversitesi, ihraç süreçleri ile ilgili kamuoyunda dile getirilen onlarca iddiaya tek bir yanıt dahi verme gereğini duymadı ve bu iddiaları sessizce halının altına süpürdü. Gözaltı listesinin nasıl hazırlandığı, üniversite yönetiminin adli sürece müdahil olup olmadığı ve ihraç süreçlerinin nasıl işletildiği gibi FETÖ mücadelesini yakından ilgilendiren pek çok konu ile ilgili kamuoyunu sağlıklı bir şekilde bilgilendirmek yerine süreci muğlaklaştırmaya çalışan üniversite yönetimi konu ile ilgili hakkını arayan bir akademisyenin şikayeti üzerine zor durumda kaldı.

ATAY’DAN YÖK’E VE SAVCILIĞA ŞİKAYET

FETÖ iltisakı nedeniyle yaklaşık 120 akademisyeni ihraç eden ve ihraç ettiği akademisyenler için “vatan hainleri” ifadesini kullanan Rektör Mustafa Ünal’ın ihraç politikasını sorgulayan Dr. Tolga Atay, Antalya Cumhuriyet Savcılığı’na ve YÖK Denetleme Kurulu’na gönderdiği suç duyurusunda şu ifadeleri kullandı: “Yapılan titiz ve adil yargılama neticesinde bu hain örgütle hiçbir bağımın olmadığı kesinleşmiştir. Antalya 8. Ağır Ceza Mahkemesi, yaklaşık 50 kaynaktan beni sorgulamış ve neticede tek bir örgütsel veriye rastlamamıştır. Fakat ne kadar hazindir ki, Akdeniz Üniversitesi Rektörlüğü beni soruşturmasız, hakkımda hiçbir adli veri onlara ulaşmamışken, tamamen keyfi bir biçimde ihraç etmiştir. 1 Eylül 2016 tarihli, 672 sayılı KHK ile ihraç edilirken, bana kendimi savunma hakkı bile verilmemiş, son derece gayri ciddi bir şekilde Ağustos ayında ihracım teklif edilirken, soruşturmam 23 Şubat 2017 tarihinde tamamlanmıştır.”

‘SON DERECE GAYRİCİDDİ BİR METİN’

Soruşturma evrakının kendisine özel olmadığını belirten Atay, “Son derece gayriciddi, şahsımla hiçbir ilgisi olmayan suçlamaları içeren bir metnin arkasındaki listeye ismim eklenmiştir. Bu soruşturma evrakında imzaları olan fakat hiçbir şey soruşturmayan tüm komisyon üyeleri hukuksuzluk yapmış, devleti yanıltmış ve görevlerini kötüye kullanmışlardır. YÖK tarafından ‘Üniversite İhraçlarında Hukuki Format’ başlığı ile yayınlanan genelgenin yayınlanma sebeplerinden biri de Mustafa Ünal ve benzeri kişilerin kamu görevini bu süreçte kötüye kullanmalarıdır. Genelgede de açık bir şekilde ifade edildiği gibi, hukuki bilgi ve bulgu olmadan üniversitelerden ihraç yapılması söz konusu dahi olamaz. Dosyada yer alan bilgi, belge ve bulgu ile ilgili olarak, hakkında dosya tanzim edilene gerekli açıklamaları yapması ve kendisini savunabilmesi için 7 günden az olmamak üzere makul bir süre verilmesi ve savunma hakkının tam ve eksiksiz olarak kullandırılması gerekir” dedi.

KOMİSYON HUKUKİ KURALLARA UYMADI

Kendisini ihraç eden komisyonun hiçbir şekilde bu hukuki kurallara uymadığını vurgulayan Tolga Atay, “İhracıma gerekçe olarak gösterilen hukuki delillerin ne olduğunun, savunma hakkımın kullandırılıp kullandırılmadığının savcılığınız tarafından mutlaka sorgulanması gerektiğini düşünüyorum. Soruşturma sürecinin tüm safhalarının, toplantı tutanaklarının, ihracıma gerekçe olan delillerin neler olduğunun ve resmi evrakta sahtecilik suçunun işlenip işlenmediğinin mutlaka sorgulanması gerekmektedir. Hukukun en temel ilkelerinden biri, görevi soruşturma olan bir komisyonun doğru ve adil bir soruşturma yaptıktan, ilgili prosedürleri eksiksiz uyguladıktan sonra karar vermesidir. Akdeniz Üniversitesi’nde bu süreçlerin hiçbirine riayet edilmemiş, buna karşı soruşturma evrakına ‘Başlatılan bu soruşturma kapsamında savunmaları alınmış, gerekli olan tahkikat ve usul süreçleri uygulanmıştır’ yazılarak resmi evrakta sahtecilik ve görevi kötüye kullanma suçu işlenmiştir. Yukarıda adı geçen 5 komisyon üyesine mutlaka benim ihracım sürecindeki eylemlerinin sorulmasını, ellerindeki benim ile ilgili belgelerin istenmesini ve bu soruşturma raporunun neden benim ihracımdan 5 ay sonra imzalandığının sorulmasını istiyorum. Savcılık makamınızın çok iyi bileceği üzere, bir ceza kararı ancak usulüne uygun gerekli tahkikatlar uygulandıktan sonra alınabilir. Bunun aksi, resmi belgede sahtecilik yapma ve görevi kötüye kullanmadır. Bu usulsüzlüğü ve sahteciliği gerekirse AİHM’e kadar taşıyacağımı savcılık makamınıza bildirmek isterim” ifadelerini kullandı.

ATAY’IN TÜM SORULARI YANITSIZ KALDI

Kapsamlı suç duyurusundaki iddialarını onlarca belge ile destekleyen Atay’ın tüm “haklı” talepleri Savcılık ve YÖK tarafından reddedildi. Savcılık tarafından Ünal ve üst yönetimi hakkında “kovuşturmaya gerek yoktur” kararı verilirken, YÖK Denetleme Kurulu da yapılmayan soruşturmayı mevzuata uygun buldu. Yükseköğretim Kurulu Hukuk Müşavirliği tarafından Atay’a gönderilen 30 Temmuz 2019 tarihli yazıda aynen şu ifadelere yer verildi: “Kurulumuz kayıtlarına 4.10.2018 tarihinde giren tarihsiz dilekçenizde ve CİMER üzerinden Kurulumuza gönderilen 21.11.2018 tarih ve 1802293112 sayılı başvurunuzda yer alan iddiaların Kurulumuz Başkanlığının talimatı ile Yükseköğretim Denetleme Kurulunca incelenmesi neticesinde hazırlanan inceleme raporunda; hakkınızda yürütülen soruşturma sürecinde şahsınız ile ilgili gözaltı, tutukluluk ve ceza yargılaması gibi süreçlerin değerlendirildiği, 2547 sayılı Kanunun 53/A-n maddesi gereğince ceza soruşturması veya kovuşturması yapılıyor olmasının idari soruşturmanın yapılmasına engel olmadığı ve bu doğrultuda Üniversite Rektörlüğünce yürütülen idari soruşturmanın tamamen yargının derlediği deliller ve iddianame kapsamında yapıldığı ve mevzuat çerçevesinde gerçekleştirildiği sonuç ve kanaatine ulaşıldığı belirtilmiştir.”

‘YÖK’ÜN BUNA ALET OLMAMASINI DİLERDİM’

Konuyla ilgili haberimizvar.net’e konuşan Atay, inceleme raporundaki ifadelerin bir hukuk devleti açısından son derece üzücü olduğunu belirtti ve YÖK’ün hangi belgelere dayanarak bu sonuca ulaştığını anlayamadığını söyledi. Atay, ihraç süreciyle ilgili olarak şunları söyledi: “Akdeniz Üniversitesi cevaben hangi belgeleri gönderdi de denetleme kurulu bu yönde bir karar aldı, anlayamadım. Ben idari soruşturma geçirmeden, tamamen keyfi bir şekilde ihraç edildim. 672 sayılı KHK ile ihraç edilen hiçbir akademisyen de idari soruşturmaya maruz kalmadı. Normalde önce idari soruşturmadan geçip, sonra adli işleme maruz kalmamız gerekirken tam tersi bir şekilde bir anda kendimi adli sürecin ortasında buldum. Aynı süreci beraber yaşadığımız bazı isimler Rektör Yardımcısı, Teknokent Müdürü ve Enstitü Müdürü olurken bizler maalesef ihraç edildik. Bir idari sürecin ardından hakkımızda idari işlem yapılmasını beklerken, tarafıma yöneltilen sorulara verdiğimiz yanıtlar dahi beklenilmeden ismimi 1 Eylül 2016 tarihli KHK’da gördüm. Adımın muhtemelen 40 kişi ile birlikte Başbakanlığa bildirilmesi tamamen keyfi, hiçbir delile, bilgiye dayanmayan bir eylemdir, ötesi yalandır. Akdeniz Üniversitesi yönetimi canlarının istediğini (ya da ihraç edildiği takdirde kendilerine sorun çıkarmayacağını düşündükleri kişileri, ki birilerinin gözüne girme endişesi ile bu sayıyı mümkün olduğu kadar yüksek tutmaya çalıştıklarını düşünüyorum) ihraç etmişler, canlarının istemediğini (ya da ihraç edilmesi işlerine gelmeyen kişileri) ihraç etmemişlerdir. Gerçek tüm çıplaklığıyla budur.”

FETÖ’DEN ÖNCE CEZA, SONRA SORUŞTURMA

YÖK Denetleme Kurulu’nun “Üniversite Rektörlüğünce yürütülen idari soruşturmanın tamamen yargının derlediği deliller ve iddianame kapsamında yapıldığı” iddiasının da tamamen asılsız olduğunu söyleyen Atay, resmi belgelere göre Akdeniz Üniversitesi’nde FETÖ Komisyonu’nun 23 Ağustos 2016’da kurulduğunu, kendilerine soruşturma için 2 ay verildiğini, komisyonun soruşturma için ek süreler talep ederek, raporu ancak 23 Şubat 2017’de tamamladığını belirtti. Ayrıca Akdeniz Üniversitesi’nin idari süreç için Antalya Cumhuriyet Savcılığı’ndan 23 Ağustos 2016 tarihli, 61244787-622-03 sayılı yazı ile bilgi talep ettiğini, ancak savcılığın 29 Ağustos 2016 tarihinde dosyada kısıtlılık olduğu gerekçesiyle bilgi veremeyeceklerini üniversiteye bildirdiğini belirtti. “Dolayısı ile ihraç sürecinde üniversitenin yargının derlediği delillerin hiçbirinden haberdar olmadığını net olarak söyleyebilirim” diyen Atay, üniversitenin “iltisak delili” olarak dosyaya koyduğu iddianamenin de bir başka usulsüzlüğü içerdiğini şu sözlerle değerlendirdi: “Burada iki büyük problem var. Birincisi, bu iddianame 17 Şubat 2017 tarihinde yazıldı ve dosyadaki gizlilik kararı kaldırıldı. Ben ne zaman ihraç edildim? 1 Eylül 2016’da. Şubat 2017 tarihinde yazılan bir iddianame nasıl Eylül 2016’daki bir ihraç için gerekçe olabilir? Bu nasıl bir mantıktır, anlayabilmek mümkün değil. İkincisi, ben o iddianamedeki tüm iddialardan savcının beraat talebi ve mahkeme heyetinin oybirliği ile beraat ettim, hem de dosyamdaki diğer 10 kişinin tümünden önce beraat ettim. Dolayısı ile üniversitenin kanıt olarak dosyama koyduğu iddianame hem içeriksel, hem de zamansal olarak benim ihracımla ilgili değildir, burada düpedüz devleti yanıltma ve görevi kötüye kullanma söz konusudur. Bu kadar açık ve net olan bir olgunun YÖK Denetleme Kurulu tarafından göz ardı edilmesi ise bir hukuk devleti açısından son derece şaşırtıcı ve üzüntü vericidir. ”

‘HUKUKİ MÜCADELEM SONUNA KADAR SÜRECEK’

Hazırlanan raporun kişiye özel olmaması, bir soruşturma sürecinde uyulması gereken evrelerin hiçbirine uyulmaması, bir kişi için suç ve iltisak gerekçesi sayılan bir eylemin, mesela çocuklarını FETÖ’ye müzahir okullara göndermenin, diğer insanlar için göz ardı edilmesi ve bizzat soruşturucuların bu iltisakları taşıyor olması gibi pek çok hukuksuzluğun görmezden gelindiğini ileri süren Atay, Akdeniz Üniversitesi’ndeki ihraç süreçlerinin çok ciddi sıkıntılar barındırdığını, bu yüzden de üniversitede hiçbir yetkilinin yapılanların sorumluluğunu yüklenemediğini söyledi. “Gerçeklerin er ya da geç ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu vardır. Eminim ki Akdeniz Üniversitesi’ndeki birçok usulsüzlük ve haksızlık da er ya da geç ilgili makamlar tarafından görülecektir. Koskoca bir üniversitenin bu süreçte, bile bile usulsüzlük ve haksızlık yapan, sonra da bunu inkar eden tecrübesiz ve art niyetli insanlar tarafından yönetilmesinin faturası ağır olmuştur. Yazık, gerçekten çok yazık” diyen Atay, hukuki mücadelesini sonuna kadar sürdüreceğini sözlerine ekledi.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haberimizvar.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.