Zeyyat Şahin
Köşe Yazarı
Zeyyat Şahin
 

Şehirlerimize kıydılar (Dünya Şehircilik Günü vesilesiyle)

Şehirlerimize kıydılar, şehirlerimize kentler kurdular. Şiirlerden, öykülerde ve tüm yazılı metinlerde şehir sözcüğünü çıkarıp, yerine kent sözcüğünü koydular. Ve kent, şehrin sıcağına inat buz gibi soğuk. Şehir bütün halleriyle insanı çağrıştırırken, kent beton ve çeliği anımsatıyor, insanın insana uzaklığını çağrıştırıyor. Şehrin yerine kenti koyanlar, insanın yerine yalnızlığı; özlemek ve beklemenin yerine sımsıkı kapatılmış kapıları ve duvarlar arasına hapsedilmiş hüzünleri koydular. Artık hemşehrilik yok; çünkü hemşehriler hemhal oluyorlardı. Oysa şimdi kimse kimsenin halinden anlamıyor, kimse kimseye “Halin nicedir?” diye sormuyor. Kimse kimseyle helalleşmeye çalışmıyor; çünkü kent halk kavramını yok etti. Halk yok olunca helalleşmeye de gerek kalmadı. Şehirlerimize kıydılar, bin yıllık şehirlerimizi şerha şerha parçaladılar, yok ettiler. Yok olan şehirlerimiz mi sadece; yoksa binlerce yıldır savaşlara ve zulümlere karşı koruduğumuz insanlık bilgisi mi? Tabi ki insanın ve insanlığın bilgisini yok ettiler. Kentlerin yerine yeniden şehirler, yalnızlığın yerine yeniden insanı koymamızdan korktular.   Ve bütün bunlar olurken şehirlerin bilgelerinden çıt çıkmadı.Çanakkale’de Sarıkamış’ta; Harb-i Umumi’de ve İstiklal Harbi’nde ölüme koşanların çocukları sus pus oldular, şehirlerini yok edenlere bir çakıl taşı olsun fırlatamadılar. Sanki, idrakleri mahpus ve akılları sürgün edilmişti; kendilerine öğretilen bütün sözcükleri unutmuşlardı. Şehirden kopartılan her parça şuurdan da bir parçayı götürdü. Kimliksiz kentlerde kimliksiz kaldık. Şehirlerimize kıydılar. Sardunyalı, akşam sefalı küçük bahçelerimize buldozerler soktular. Erik ve dut ağaçlarını, portakal çiçeği kokusunu, sokaklara güzü haber veren altın sarısı yapraklara ötelere sürdüler. Artık çocuklar erik ağaçlarından düşüp kollarını bacaklarını kırmıyorlar, kuşların peşinden koşarken bir yerlerini kanatmıyorlar. Ne güzel değil mi, çocuklarımızın hiçbir yeri kırılmıyor, hiçbir yeri kanamıyor. Peki ya kırılan ruhlarına kanayan yüreklerine ne demeli? Hiçbir yerleri kanamadığı için, hiç kan kardeşleri olmayışını nasıl açıklamalı? Farkında mısınız, şehirlerimize kıyanlar aslında çocuklarımıza kıydılar, onları yalnızlığa mahkum ettiler. Sait Faik’in “Son Kuşlar” öyküsünü bir daha okuyun lütfen. Ve hala bir kuş varsa şehrinizde onlara iyi bakın. Şehrimizin yerine kentler kurmak isteyenlere inat onları koruyun. Unutmayın, kuşlar kentlerde yaşamaz ve kuşların yaşamak istemediği yerler hiç de insana göre değildir. Şehirlerimize kıydılar. Çünkü biliyorlardı ki insan; dut ağacını, portakal ağacını ve toprağı tanımazsa hiç bir şeyin farkına varamazdı, kendine yapılacak fenalıkları göremezdi. Böylece insan topluluğunu ordan oraya sürmek ne kadar kolay olurdu değil mi? Öyle de yaptılar. Küreselleşmeciler, şehirleri ve insanları nereye istiyorlarsa oraya kürediler.
Ekleme Tarihi: 08 Kasım 2022 - Salı

Şehirlerimize kıydılar (Dünya Şehircilik Günü vesilesiyle)

Şehirlerimize kıydılar, şehirlerimize kentler kurdular. Şiirlerden, öykülerde ve tüm yazılı metinlerde şehir sözcüğünü çıkarıp, yerine kent sözcüğünü koydular. Ve kent, şehrin sıcağına inat buz gibi soğuk. Şehir bütün halleriyle insanı çağrıştırırken, kent beton ve çeliği anımsatıyor, insanın insana uzaklığını çağrıştırıyor.

Şehrin yerine kenti koyanlar, insanın yerine yalnızlığı; özlemek ve beklemenin yerine sımsıkı kapatılmış kapıları ve duvarlar arasına hapsedilmiş hüzünleri koydular. Artık hemşehrilik yok; çünkü hemşehriler hemhal oluyorlardı. Oysa şimdi kimse kimsenin halinden anlamıyor, kimse kimseye “Halin nicedir?” diye sormuyor. Kimse kimseyle helalleşmeye çalışmıyor; çünkü kent halk kavramını yok etti. Halk yok olunca helalleşmeye de gerek kalmadı.

Şehirlerimize kıydılar, bin yıllık şehirlerimizi şerha şerha parçaladılar, yok ettiler. Yok olan şehirlerimiz mi sadece; yoksa binlerce yıldır savaşlara ve zulümlere karşı koruduğumuz insanlık bilgisi mi? Tabi ki insanın ve insanlığın bilgisini yok ettiler. Kentlerin yerine yeniden şehirler, yalnızlığın yerine yeniden insanı koymamızdan korktular.

 

Ve bütün bunlar olurken şehirlerin bilgelerinden çıt çıkmadı.Çanakkale’de Sarıkamış’ta; Harb-i Umumi’de ve İstiklal Harbi’nde ölüme koşanların çocukları sus pus oldular, şehirlerini yok edenlere bir çakıl taşı olsun fırlatamadılar. Sanki, idrakleri mahpus ve akılları sürgün edilmişti; kendilerine öğretilen bütün sözcükleri unutmuşlardı. Şehirden kopartılan her parça şuurdan da bir parçayı götürdü. Kimliksiz kentlerde kimliksiz kaldık.

Şehirlerimize kıydılar. Sardunyalı, akşam sefalı küçük bahçelerimize buldozerler soktular. Erik ve dut ağaçlarını, portakal çiçeği kokusunu, sokaklara güzü haber veren altın sarısı yapraklara ötelere sürdüler. Artık çocuklar erik ağaçlarından düşüp kollarını bacaklarını kırmıyorlar, kuşların peşinden koşarken bir yerlerini kanatmıyorlar. Ne güzel değil mi, çocuklarımızın hiçbir yeri kırılmıyor, hiçbir yeri kanamıyor. Peki ya kırılan ruhlarına kanayan yüreklerine ne demeli? Hiçbir yerleri kanamadığı için, hiç kan kardeşleri olmayışını nasıl açıklamalı? Farkında mısınız, şehirlerimize kıyanlar aslında çocuklarımıza kıydılar, onları yalnızlığa mahkum ettiler.

Sait Faik’in “Son Kuşlar” öyküsünü bir daha okuyun lütfen. Ve hala bir kuş varsa şehrinizde onlara iyi bakın. Şehrimizin yerine kentler kurmak isteyenlere inat onları koruyun. Unutmayın, kuşlar kentlerde yaşamaz ve kuşların yaşamak istemediği yerler hiç de insana göre değildir.

Şehirlerimize kıydılar. Çünkü biliyorlardı ki insan; dut ağacını, portakal ağacını ve toprağı tanımazsa hiç bir şeyin farkına varamazdı, kendine yapılacak fenalıkları göremezdi. Böylece insan topluluğunu ordan oraya sürmek ne kadar kolay olurdu değil mi? Öyle de yaptılar. Küreselleşmeciler, şehirleri ve insanları nereye istiyorlarsa oraya kürediler.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haberimizvar.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.