Kasa kazansın

30.09.2019 - 17:42, Güncelleme: 07.12.2020 - 14:04
 

Kasa kazansın

Bu haftalık yazıyı maç yorumuyla sınırlı tutma niyetindeyim. Önceki yazılarda giriştiğimiz yapısal ve kurgusal analizlerin üzerine koymak için biraz beklemek gerek diye düşünüyorum çünkü yeterince meramımı aktardım. Bir süre daha geçmeli genel durumu daha sağlıklı görebilmek ve anlamlandırmak için. Antalyaspor maça tedirgin başladı. Bu sezon daha istekli oyun başlangıçlarını izlediğimiz takım, puan kayıpları ve Bülent Korkmaz’a yönelik eleştirilerden etkilenmiş göründü. Bu sebeplerden Malatyaspor maçına onarım maçı gözüyle bakılıyordu. Buna kapsamlı ve yapısal bir onarımdan ziyade iç sahada maç kazanarak psikolojik onarım demek daha yerinde olur. Defans hattı Celutska’sız oynanan maçta kırılgan görülmüş olacak ki yine önceki maçlardaki dörtlüye dönülmüştü. Bu durum geriden oyun kurmakta başlarda problem yarattı ve Antalyaspor ileriye uzun atılan toplarla pozisyon aradı. Bu durumda dikkatli ve kuvvetli olan Malatyaspor savunması karşısında etkisiz kalındı. Rakibi çözmek için hücumsal çeşitliliğe girişmek, alan açacak pas varyasyonları denemek bu dakikalarda kimsenin aklına gelmiyordu, bir taraftan da kimse kenarda bir ona bir buna fırça atan Bülent Korkmaz’ı kızdırmak da istemedi sanırım. Çok basit ve yavan olarak, kanattan adam kaçırıp ve ona orta yaptırıp santrfora gol attırmak akla gelen tek yöntemdi. Bir işe de yaramadı ve bu denemelerde başrolde olan Amilton, bazen Sangare, santrfor olarak da Blanco, tribünden sevimsiz gözükmeye başladı. Bir takım, rakibini hataya zorlayacak denemelerde bulunmaz, öyle bir taktik çalışma yapmaz ve alışılagelmiş zorlamalarla topu karşı kaleye götürmeye çalışırsa geriye tek bir şansınız kalır, o da karşı defansın zayıf olması. Eğer öyle değilse eli kolu bağlanmış forvet hattı başlar küfür yemeye. İşte Türkiye’de biz buna futbol diyoruz. İlk devrenin sonlarına doğru bu çaresiz, gariban grubun bir elemanı olan Aatıf Chahechouhe tribün tepkisine karşı tecrübesini kendisine siper ederek bireysel denemelerde ısrarcı oldu ve harika bir golle taraftarı selamladı. Serdar sayesinde en azından hücumda hareketlilik yaşadığımız önceki haftalardan sonra, o yoksa ben varım, hem gol de atarım demiş oldu.  Soyunma odasına önde girilince de takım moral olarak bir üst seviyeye taşındı ve ikinci yarıda oyun Antalyaspor adına güzelleşmeye başladı. Rakibini üzerine çekmenin de avantajlıyla paslı çıkışlar arttı ve seyri güzel ve üretken bir oyun izledik. Üzerinde durmak istediğim birkaç oyuncu var. Bunların başında Gustavo Blanco geliyor. Çok iyi bir oyuncu olduğunu başta söyleyeyim. Saha görüşü, top alış verişi, tercihleri ile kalitesini gözümüze soktu belli bölümlerde. Gol pozisyonuna soktuğu partnerleri ısrarla top ezdiği halde o vazgeçmedi ve Ufuk’un golünün mühendisi oldu. Hatta o golden önce Aatıf dur atmayalım ikinciyi diye önüne dikildi ama adam çekil önümden dedi, bu gol atılacak. Uyum süreci kavramı da onun adına tersten işliyor bence. Onun takıma uyum sağlamasına gerek yok, zaten de sakıncalı olur. Takım ona uyum sağlamalı çünkü adam zaten futbola uyumlu, ama gol atması için diğerleri de ona dolayısıyla futbola uyum sağlamalı. İşte ilk bu oyuncuyu oyundan aldı Bülent Korkmaz. Bir de dipnot geçeyim, Blanco’ya Serdar çok iyi uyum sağlar. İkinci oyuncumuz Charles. İlginç bir şekilde kendisini ilk defa beğendim. Defansın hemen önünde ilk topları alması ve oyuna sokması bir anda adamın oyuncu karakterini değiştirdi. Önde ilk kesici rolünden sonra onun da futbol oynayabildiğini görmüş olduk. Hakan Özmert’in fonksiyonel olarak etkisiz kalması biraz da bundandı sanırım. Attığı o muhteşem gole kadar vasatı aşamadı. Burada ironik bir durum var: Takıma yeni katılan Blanco takıma uymamalı, takım ona uymalı dedik ya, üçüncü olarak üzerinde durduğum oyuncu olan Hakan Özmert ise tersine, faydalı olmak ve faydalı kalmak istiyorsa şu anda üçüncü sezonunu geçirdiği bu takıma uymalı. Birkaç hafta aksın da, havanda dövecek kadar su biriksin, neler deneniyor, nelerde körü körüne ısrar ve inat ediliyor anlarız. Bu hafta kartların yeniden karıldığı bir hafta oldu, masa zenginleşmeye ve çeşitlenmeye başlıyor. Hem orta saha hem forvet hattında rekabet kızışacak, kimse yabana atmasın diye söylüyorum, bu takımın oldukça iyi bir hücum hattı var aslında. Umarım kazanan kasa olur.

Bu haftalık yazıyı maç yorumuyla sınırlı tutma niyetindeyim. Önceki yazılarda giriştiğimiz yapısal ve kurgusal analizlerin üzerine koymak için biraz beklemek gerek diye düşünüyorum çünkü yeterince meramımı aktardım. Bir süre daha geçmeli genel durumu daha sağlıklı görebilmek ve anlamlandırmak için.

Antalyaspor maça tedirgin başladı. Bu sezon daha istekli oyun başlangıçlarını izlediğimiz takım, puan kayıpları ve Bülent Korkmaz’a yönelik eleştirilerden etkilenmiş göründü. Bu sebeplerden Malatyaspor maçına onarım maçı gözüyle bakılıyordu. Buna kapsamlı ve yapısal bir onarımdan ziyade iç sahada maç kazanarak psikolojik onarım demek daha yerinde olur.

Defans hattı Celutska’sız oynanan maçta kırılgan görülmüş olacak ki yine önceki maçlardaki dörtlüye dönülmüştü. Bu durum geriden oyun kurmakta başlarda problem yarattı ve Antalyaspor ileriye uzun atılan toplarla pozisyon aradı. Bu durumda dikkatli ve kuvvetli olan Malatyaspor savunması karşısında etkisiz kalındı. Rakibi çözmek için hücumsal çeşitliliğe girişmek, alan açacak pas varyasyonları denemek bu dakikalarda kimsenin aklına gelmiyordu, bir taraftan da kimse kenarda bir ona bir buna fırça atan Bülent Korkmaz’ı kızdırmak da istemedi sanırım. Çok basit ve yavan olarak, kanattan adam kaçırıp ve ona orta yaptırıp santrfora gol attırmak akla gelen tek yöntemdi. Bir işe de yaramadı ve bu denemelerde başrolde olan Amilton, bazen Sangare, santrfor olarak da Blanco, tribünden sevimsiz gözükmeye başladı.

Bir takım, rakibini hataya zorlayacak denemelerde bulunmaz, öyle bir taktik çalışma yapmaz ve alışılagelmiş zorlamalarla topu karşı kaleye götürmeye çalışırsa geriye tek bir şansınız kalır, o da karşı defansın zayıf olması. Eğer öyle değilse eli kolu bağlanmış forvet hattı başlar küfür yemeye. İşte Türkiye’de biz buna futbol diyoruz.

İlk devrenin sonlarına doğru bu çaresiz, gariban grubun bir elemanı olan Aatıf Chahechouhe tribün tepkisine karşı tecrübesini kendisine siper ederek bireysel denemelerde ısrarcı oldu ve harika bir golle taraftarı selamladı. Serdar sayesinde en azından hücumda hareketlilik yaşadığımız önceki haftalardan sonra, o yoksa ben varım, hem gol de atarım demiş oldu.  Soyunma odasına önde girilince de takım moral olarak bir üst seviyeye taşındı ve ikinci yarıda oyun Antalyaspor adına güzelleşmeye başladı. Rakibini üzerine çekmenin de avantajlıyla paslı çıkışlar arttı ve seyri güzel ve üretken bir oyun izledik.

Üzerinde durmak istediğim birkaç oyuncu var. Bunların başında Gustavo Blanco geliyor. Çok iyi bir oyuncu olduğunu başta söyleyeyim. Saha görüşü, top alış verişi, tercihleri ile kalitesini gözümüze soktu belli bölümlerde. Gol pozisyonuna soktuğu partnerleri ısrarla top ezdiği halde o vazgeçmedi ve Ufuk’un golünün mühendisi oldu. Hatta o golden önce Aatıf dur atmayalım ikinciyi diye önüne dikildi ama adam çekil önümden dedi, bu gol atılacak. Uyum süreci kavramı da onun adına tersten işliyor bence. Onun takıma uyum sağlamasına gerek yok, zaten de sakıncalı olur. Takım ona uyum sağlamalı çünkü adam zaten futbola uyumlu, ama gol atması için diğerleri de ona dolayısıyla futbola uyum sağlamalı. İşte ilk bu oyuncuyu oyundan aldı Bülent Korkmaz. Bir de dipnot geçeyim, Blanco’ya Serdar çok iyi uyum sağlar.

İkinci oyuncumuz Charles. İlginç bir şekilde kendisini ilk defa beğendim. Defansın hemen önünde ilk topları alması ve oyuna sokması bir anda adamın oyuncu karakterini değiştirdi. Önde ilk kesici rolünden sonra onun da futbol oynayabildiğini görmüş olduk. Hakan Özmert’in fonksiyonel olarak etkisiz kalması biraz da bundandı sanırım. Attığı o muhteşem gole kadar vasatı aşamadı. Burada ironik bir durum var: Takıma yeni katılan Blanco takıma uymamalı, takım ona uymalı dedik ya, üçüncü olarak üzerinde durduğum oyuncu olan Hakan Özmert ise tersine, faydalı olmak ve faydalı kalmak istiyorsa şu anda üçüncü sezonunu geçirdiği bu takıma uymalı.

Birkaç hafta aksın da, havanda dövecek kadar su biriksin, neler deneniyor, nelerde körü körüne ısrar ve inat ediliyor anlarız. Bu hafta kartların yeniden karıldığı bir hafta oldu, masa zenginleşmeye ve çeşitlenmeye başlıyor. Hem orta saha hem forvet hattında rekabet kızışacak, kimse yabana atmasın diye söylüyorum, bu takımın oldukça iyi bir hücum hattı var aslında. Umarım kazanan kasa olur.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haberimizvar.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.