Transfer

SPOR 22.01.2022 - 13:18, Güncelleme: 22.01.2022 - 13:18
 

Transfer

Üst üste gelen puan kayıpları Antalyaspor için işleri iyiden iyiye zorlaştırdı ve bu durum sorumluları radikal önlemler almaya itiyor. Ligi sağlıklı bir yerde bitirebilmek için akla ilk gelen yöntemin her zamanki gibi transfer olduğunu savunan çok kişi var.

Aran Mehmet Yanar- Üst üste gelen puan kayıpları Antalyaspor için işleri iyiden iyiye zorlaştırdı ve bu durum sorumluları radikal önlemler almaya itiyor. Ligi sağlıklı bir yerde bitirebilmek için akla ilk gelen yöntemin her zamanki gibi transfer olduğunu savunan çok kişi var.  Transfer, futbolun bir gerçeği ve çok dikkat gerektiren bir konu. Bir defa takımlar bu oyunun doğası gereği kaçınılmaz bir biçimde transfer yapmak zorunda, bunda bir anormallik yok. Çünkü oyuncular öğrenen, gelişen, zaman içinde de yıpranan ve yaşlanan birer canlı varlık. Çünkü takımların ve oyuncuların hedeflerinden tutun da değişimin, dönüşümün kaçınılmazlığına, sakatlıklara, hayal kırıklıklarına, yetersizliklere, sistem değişikliklerinden bireylerin keyiflerin kahyasına kadar bir yığın sebep oyuncuların takım değiştirmelerinde etken. Bu da çok olağan. Ama olağan olmayan, garip duran, akla yatkın olmayan başka bir durum var: Bir ülkede takımlar sürekli ve bu kadar çok transfer yapar mı, teknik direktörler de dahil, futbolu meslek edinen profesyonellerin bu kadar çok yer değiştirdiği başka kaç ülke vardır? O ülkenin takımlarının taraftarları sürekli transfer talep eder mi? Her hoşnutsuzlukta takımın dönemsel başarılı görünen birkaç oyuncusunu kayırıp gerisini satın gitsin diye isyan eder mi? Bütün bunları bir ömür boyu yaptığı ve bir işe yaramadığını defalarca gördüğü, bildiği halde bu alışkanlığında inatla ısrar eder mi? Futbolda başarının formülü sadece transfer midir? Maalesef Türkiye’de, evet. Futbolun ekonomisi artık devasa boyutlarda malum. Türkiye’de de takımların neredeyse tamamı akıl almaz paralar harcıyor ve harcadıklarının çok üzerinde borçlu durumdalar, daha doğrusu aslında büyük batmış haldeler ama bu kamufle ediliyor. Bu durumun futbolu yönetenleri ve ona yön veren medya organlarını rahatsız ettiğini düşünmek için saftan da öte kör cahil olmak lazım. Ekonomisi bilinçli bir üretim ve tüketime dayanmayan bir ülkenin futbolu da kendi gibi, yönetenleri gibi haliyle.   Yukarıda mevzu ettiğim paraların ve borçların ortaya çıkmasının tek bir nedeni var, o da transfer. Ülkesi için kaygılandığı iddiasında olan ve ülkenin sürüklendiği ucu karanlık tünelin farkında gibi davranan bilinçli denilen kesim, konu futbol ve tuttukları takım olunca bir anda hayat görüşlerini taca atıyorlar. Bize futbol diye yutturulan, lig diye yutturulan şeyin bir takım şarlatanlıklara sahne olduğunu göremiyorlar. Hakem hatalarının bile aslında hata olmadığı bir zamanda kulüplerin hanesine eksi olarak yazılan harcamaların kimlerin cebine aktığını anlamıyorlar. Bu işin profesyonellerinin, yönetenlerinin ve medya ayağının üyelerinin çoğunun keyfinin gıcır olduğunu fark etmiyorlar. Oysaki birileri sefadayken birilerinin sürünmesi ve birbirlerine suçlaması hali kadar tanıdık değil mi? Bunlar işin sosyoekonomik, politik tarafı. İnsani tarafından bakarsak da futbol oyununun en önemli öznesi futbolculara bakmamız lazım. İşin karar tarafında değiller haliyle, sadece icra kısmındalar ve bunlar da genç bireyler. Dünya genelinde en yetenekli olan belli bir grubu hariç bırakırsak aslında birçoğunun ayak becerileri birbirlerine yakın, yeteneklerinin arasındaki fark makası sanıldığı kadar açık değil, hemen hepsi sonuçta profesyonel olacak yetenek sınırını aşmışlar ki futbolcu olmuşlar. Eğitim ve çalışmayla da yeteneği küçük bir miktar az olan bir oyuncu diğerlerinin üzerine çıkabiliyor, temel farklılık mental. 1987 yılından sonra doğan, yeryüzünde futbol yeteneği en yüksek homo sapiens bireyin Lionel Messi olmadığını bilmemiz lazım. Şu an en beğendiğimiz futbolcuya da, hocası doğru yönlendirmese ya da kendisine bakmasa çöp diyebilirdik. Hepsini geçtim bu bir takım oyunu, sistemin iyi bir dişlisi olmak için ne yapacağını bilmen ve onu en basit haliyle yapman yeterli. En beğenmediğin adam ertesi sene başka takımla gelip seni sahada üzebilir, kaybolup gidebilir de tabi ama bu seni haklı çıkarmaz.  Tarihe geçen, oynadığı ligin seviyesine göre kendi efsanesini yaratan, iyi takım denilen takımlar büyük oranda yıldızlarını kendileri yaratır. Avrupa’nın büyüklerinin kadrolarına bir göz atın, takımlarına en büyük katkıyı veren, en önemli yıldızları kaç yaşlarında, hangi seviyede o takımlara gelmişler; yılda ortalama kaç transfer yaparlar. Transfer kaçınılmazdır, hep de olmak zorundadır ama üzerinde çok iyi çalışılması ve düşünülmesi gereken bir konudur, planlı yapılır. Yoksa batarsınız ve birilerini ihya edersiniz. Emek yok, sabır yok, plan yok, gelişim yok, gitsin kelleler, gelsin kelleler.  Futbolda doğru sonuç almak için gerekli olan şeyler: asgari düzeyde yetenek, eğitim, çalışma, iş ahlakı ve zamandır. Bu sistemin-makinanın yakıtı da para. Bu arada yanma, yani ısı, yani iş üretimi için sadece yakıt, yani para yetmez.  Yanmanın gerçekleşmesi için oksijen de lazım. Yani para artı huzur, güven. Zamanında ödenen maaş yani, medeni, dostça bir ortam. Yeter mi? yetmez. Yakıt ve oksijene bir de kıvılcım lazım. Yakıcı bir etki, yani sevgi, sen, ben, biz, bir şehir, yani takımını yürekten seven ve destekleyen arma sevdalıları. Tek tek maç yazmak konusunda tembelleştim, farkındayım ama bazı maçlarda sahada ne olduğunu anlayamıyorum, aynı Rizespor maçında olduğu gibi. Bir kadro bazı maçları takır takır oynuyor bazılarında ise 3 pası zor yapıyorsa ortada başka başka anormallikler var belli ki. Oyuncu sirkülasyonu birilerinin işine geliyor belli ki. İşini doğru düzgün yapmayanlar, yapmak isteyenlere yaptırmayanlar var belli ki. Transfer istemekle harcadığımız enerjiyi kulüpten süreklilik, istikrar ve bir oyun ekolü yaratma taleplerine harcasak daha iyi olmaz mı? Önceki Teknik direktörümüzün dediği gibi sonuca değil de sürece mi odaklansak? Nuri Şahin’i bu yönde mi yüreklendirsek ve desteklesek?
Üst üste gelen puan kayıpları Antalyaspor için işleri iyiden iyiye zorlaştırdı ve bu durum sorumluları radikal önlemler almaya itiyor. Ligi sağlıklı bir yerde bitirebilmek için akla ilk gelen yöntemin her zamanki gibi transfer olduğunu savunan çok kişi var.

Aran Mehmet Yanar- Üst üste gelen puan kayıpları Antalyaspor için işleri iyiden iyiye zorlaştırdı ve bu durum sorumluları radikal önlemler almaya itiyor. Ligi sağlıklı bir yerde bitirebilmek için akla ilk gelen yöntemin her zamanki gibi transfer olduğunu savunan çok kişi var. 

Transfer, futbolun bir gerçeği ve çok dikkat gerektiren bir konu. Bir defa takımlar bu oyunun doğası gereği kaçınılmaz bir biçimde transfer yapmak zorunda, bunda bir anormallik yok. Çünkü oyuncular öğrenen, gelişen, zaman içinde de yıpranan ve yaşlanan birer canlı varlık. Çünkü takımların ve oyuncuların hedeflerinden tutun da değişimin, dönüşümün kaçınılmazlığına, sakatlıklara, hayal kırıklıklarına, yetersizliklere, sistem değişikliklerinden bireylerin keyiflerin kahyasına kadar bir yığın sebep oyuncuların takım değiştirmelerinde etken. Bu da çok olağan. Ama olağan olmayan, garip duran, akla yatkın olmayan başka bir durum var:
Bir ülkede takımlar sürekli ve bu kadar çok transfer yapar mı, teknik direktörler de dahil, futbolu meslek edinen profesyonellerin bu kadar çok yer değiştirdiği başka kaç ülke vardır? O ülkenin takımlarının taraftarları sürekli transfer talep eder mi? Her hoşnutsuzlukta takımın dönemsel başarılı görünen birkaç oyuncusunu kayırıp gerisini satın gitsin diye isyan eder mi? Bütün bunları bir ömür boyu yaptığı ve bir işe yaramadığını defalarca gördüğü, bildiği halde bu alışkanlığında inatla ısrar eder mi? Futbolda başarının formülü sadece transfer midir? Maalesef Türkiye’de, evet.
Futbolun ekonomisi artık devasa boyutlarda malum. Türkiye’de de takımların neredeyse tamamı akıl almaz paralar harcıyor ve harcadıklarının çok üzerinde borçlu durumdalar, daha doğrusu aslında büyük batmış haldeler ama bu kamufle ediliyor. Bu durumun futbolu yönetenleri ve ona yön veren medya organlarını rahatsız ettiğini düşünmek için saftan da öte kör cahil olmak lazım. Ekonomisi bilinçli bir üretim ve tüketime dayanmayan bir ülkenin futbolu da kendi gibi, yönetenleri gibi haliyle.  
Yukarıda mevzu ettiğim paraların ve borçların ortaya çıkmasının tek bir nedeni var, o da transfer. Ülkesi için kaygılandığı iddiasında olan ve ülkenin sürüklendiği ucu karanlık tünelin farkında gibi davranan bilinçli denilen kesim, konu futbol ve tuttukları takım olunca bir anda hayat görüşlerini taca atıyorlar. Bize futbol diye yutturulan, lig diye yutturulan şeyin bir takım şarlatanlıklara sahne olduğunu göremiyorlar. Hakem hatalarının bile aslında hata olmadığı bir zamanda kulüplerin hanesine eksi olarak yazılan harcamaların kimlerin cebine aktığını anlamıyorlar. Bu işin profesyonellerinin, yönetenlerinin ve medya ayağının üyelerinin çoğunun keyfinin gıcır olduğunu fark etmiyorlar. Oysaki birileri sefadayken birilerinin sürünmesi ve birbirlerine suçlaması hali kadar tanıdık değil mi?
Bunlar işin sosyoekonomik, politik tarafı. İnsani tarafından bakarsak da futbol oyununun en önemli öznesi futbolculara bakmamız lazım. İşin karar tarafında değiller haliyle, sadece icra kısmındalar ve bunlar da genç bireyler. Dünya genelinde en yetenekli olan belli bir grubu hariç bırakırsak aslında birçoğunun ayak becerileri birbirlerine yakın, yeteneklerinin arasındaki fark makası sanıldığı kadar açık değil, hemen hepsi sonuçta profesyonel olacak yetenek sınırını aşmışlar ki futbolcu olmuşlar. Eğitim ve çalışmayla da yeteneği küçük bir miktar az olan bir oyuncu diğerlerinin üzerine çıkabiliyor, temel farklılık mental. 1987 yılından sonra doğan, yeryüzünde futbol yeteneği en yüksek homo sapiens bireyin Lionel Messi olmadığını bilmemiz lazım. Şu an en beğendiğimiz futbolcuya da, hocası doğru yönlendirmese ya da kendisine bakmasa çöp diyebilirdik. Hepsini geçtim bu bir takım oyunu, sistemin iyi bir dişlisi olmak için ne yapacağını bilmen ve onu en basit haliyle yapman yeterli. En beğenmediğin adam ertesi sene başka takımla gelip seni sahada üzebilir, kaybolup gidebilir de tabi ama bu seni haklı çıkarmaz. 
Tarihe geçen, oynadığı ligin seviyesine göre kendi efsanesini yaratan, iyi takım denilen takımlar büyük oranda yıldızlarını kendileri yaratır. Avrupa’nın büyüklerinin kadrolarına bir göz atın, takımlarına en büyük katkıyı veren, en önemli yıldızları kaç yaşlarında, hangi seviyede o takımlara gelmişler; yılda ortalama kaç transfer yaparlar. Transfer kaçınılmazdır, hep de olmak zorundadır ama üzerinde çok iyi çalışılması ve düşünülmesi gereken bir konudur, planlı yapılır. Yoksa batarsınız ve birilerini ihya edersiniz. Emek yok, sabır yok, plan yok, gelişim yok, gitsin kelleler, gelsin kelleler. 
Futbolda doğru sonuç almak için gerekli olan şeyler: asgari düzeyde yetenek, eğitim, çalışma, iş ahlakı ve zamandır. Bu sistemin-makinanın yakıtı da para. Bu arada yanma, yani ısı, yani iş üretimi için sadece yakıt, yani para yetmez.  Yanmanın gerçekleşmesi için oksijen de lazım. Yani para artı huzur, güven. Zamanında ödenen maaş yani, medeni, dostça bir ortam. Yeter mi? yetmez. Yakıt ve oksijene bir de kıvılcım lazım. Yakıcı bir etki, yani sevgi, sen, ben, biz, bir şehir, yani takımını yürekten seven ve destekleyen arma sevdalıları.
Tek tek maç yazmak konusunda tembelleştim, farkındayım ama bazı maçlarda sahada ne olduğunu anlayamıyorum, aynı Rizespor maçında olduğu gibi. Bir kadro bazı maçları takır takır oynuyor bazılarında ise 3 pası zor yapıyorsa ortada başka başka anormallikler var belli ki. Oyuncu sirkülasyonu birilerinin işine geliyor belli ki. İşini doğru düzgün yapmayanlar, yapmak isteyenlere yaptırmayanlar var belli ki. Transfer istemekle harcadığımız enerjiyi kulüpten süreklilik, istikrar ve bir oyun ekolü yaratma taleplerine harcasak daha iyi olmaz mı? Önceki Teknik direktörümüzün dediği gibi sonuca değil de sürece mi odaklansak? Nuri Şahin’i bu yönde mi yüreklendirsek ve desteklesek?

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haberimizvar.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.